İş kazaları, gelişmiş – gelişmekte olan, Avrupa Birliği ve Türkiye dahil dünyanın bütün ülkelerinde büyük sosyo-ekonomik kayıplara neden olmaktadır. Ancak son yıllarda alınan etkin önlemlerle, gelişmiş ülkelerde iş kazaları sürekli olarak azalmaktadır. 3 Ekim 2005 yılında başlayan müzakere süreci ile birlikte, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne uyum çalışmaları başlamıştır. Uyum sürecinin önemli başlıklarından biri de “İş Sağlığı ve Güvenliği” idi. Haziran/2012 yılında yürürlüğe giren 6331-İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile ,İş sağlığı ve güvenliği konusu ilk kez müstakil bir kanunda ele alındı. Kuralcı bir yaklaşım yerine önleyici yaklaşım esas alınarak kamu ve özel sektör ayrımı gözetmeksizin tüm çalışanlar kanun kapsamına alındı.
Ülkemizde iş kazaları ve Meslek Hastalıklarından dolayı her yıl; 1500 kişi ölmekte, 4000 kişi sakat kalmakta 2 Milyon saat iş kaybı olmaktadır. Ancak bu tabloya rağmen Türkiye’nin 2 yıl öncesine kadar müstakil bir iş güvenliği yasası bile yoktu. Yasa çıktıktan sonra da ciddi bir adım atılamadı .İkincil mevzuat çalışmaları halen sürüyor. Öte yandan denetimlerin yetersizliği de dikkat çekiyor. 1,5 milyon işletmenin bulunduğu Türkiye’de denetim yapacak müfettiş sayısı iki bin civarında.Bunun yanında İş güvenliğini asıl öğretecek olan İş Güvenliği Uzmanlarının çalışma süreleri ise içler acısı.. Bu kapsamda devlet yönetmelikleri sürekli iyileştirme çabalarındayken; İşveren, çalışanları ile birlikte işin her aşamasında işten kaynaklı tehlikeleri sürekli olarak tespit ederek, muhtemel risklere karşı tedbir alması gerekiyor. Bu bilincin uygulaması son yıllara kadar ; ilk olarak makinelerin veya teçhizatın korunup, daha sonrasında işçinin korumaya alınmasıydı. Ancak artık ‘Önce Can Güvenliği ‘ sloganıyla bu tabular yıkılmaya çalışılıyor. Bu doğrultuda biz iş güvenliği uzmanları işverenleri bilinçlendirmeye çalışarak , bir patronun gözüyle İş Sağlığı ve Güvenliğinin başladığı yerin; çalışanlarının yaşam ve çalışma alanlarının kontrolü olması gerektiğini öğretiyoruz.
Msc. İş Güvenliği Uzmanı (B)